ÖNSÖZ

Çocukken, etraftan bazılarının dinî bir bahis geçtiğinde, "Zaman insana uymaz, insan zamana uymalı!" dediğini işitirdim. Bu sözün mânâsını merak eder; ancak kaçamak bir ifade olduğunu da sezerdim. "Bilse bilse o bilir!" diyerek bir gün gidip mahallemizdeki camiin ihtiyar vaizi Necmi Şamlı hoca efendiye sordum. Bu sözün Hazret-i Ali'ye ait bir söz olduğunu ve ancak çocuk terbiyesi hakkında söylendiğini ifade etti. Hazret-i Ali, kendisine gelerek çocuklarını yetiştirmekte zorluk çektiğinden yakınanlara, "Onları hangi usule göre terbiye ediyorsunuz?" diye sormuş; onlar da "Elbette ki babalarımızdan gördüğümüz gibi" diye cevap vermişler; bunun üzerine "Çocuklarınızı babanızdan gördüğünüz usullere göre değil; zamanın icablarına göre terbiye edin. Zaman size uymazsa, siz zamana uyun!" buyurmuş. Bu sözün hakikaten Hazret-i Ali'e ait olup olmadığını tahkik edemedim; ama gerçeğin bir ifadesi olduğuna şüphe yok.

Yıllar sonra İstanbul Hukuk Fakültesi'nde doktora yaparken, derse gelen hocalardan Profesör Servet Armağan bana Mecelle'nin,zamanın değişmesiyle hukukî hükümlerin de değişebileceğine dair meşhur 39. maddesini seminer olarak vermişti. Semineri hazırlarken, bu mevzunun uçsuz bucaksız bir deniz oldu­ğunu fark ettim. İslâm dünyasında, bilhassa son bir asırda bu hususta hayli ihtilaflar cereyan ettiğini gördüm. Bir tarafta hararetle dinde reform isteyenler; öte tarafta da şiddetle buna karşı çı­kanlar vardı. Bütün bunlar benim merakımı iyiden iyiye arttırdı. Bu seminerden yıllar sonra bile söz konusu mücadelenin aktüalitesini hiç kaybetmediğini ve hatta artarak devam ettiğini gördüm. Soğuk savaşın sona ermesi ve iki bloklu dünya düzeninin yıkılması; globalleşmenin giderek yükselen değer halini alması; tedirginlik içinde yaşamaya alışmış Batı'yı bu defa İslâm âlemi ve İslâmiyetten tekrar ürker hale getirmişti. Globalizmin değerlerinin, İslâmî hükümlerle bağdaşmadığı düşünülen hususlarda ne gibi bir tedbir alınacağı, Batılıları oldukça meşgul etmeye başlamıştı. Bunun için de İsiâmî hükümlerin, yeni dünya dü­zeni ile çatışmayacak şekilde reforme edilmesi gündeme geldi.

Bunun üzerine konuyu kendimce tekrar ele almayı ve elde ettiğim neticeleri ortaya koymayı istedim. Değişme konusundaki birbirine zıt görüşleri ve dayandıkları delilleri; değişme ihtiyacının sebeplerini, örf ve diğer şartlarla bağlantısını hukuk tarihinden müteaddit örneklerle açıklamaya çalıştım. Meraklısına faydalı olursa ne mutlu!

Kitap, üç bölümden teşekkül etmektedir:

Birinci bölümde, İslâm hukukundaki değişme mefhumu üzerine tartışmalar ele alınmaktadır. Müfrit değişmenin savunucuları olan modernist ve tarihselcilerin görüşleri ile bunların kar­şısında yer alan gelenekçilerin savunmaları dile getirilmiştir.

İkinci bölüm İslâm hukukunda örf ve âdetin yeri üzerinedir. Örf ve âdet, hukukun önemli bir konusudur. İslâm kültüründe de o ölçüde bir yeri vardır. Ancak bu yeri doğru tayin ve tesbit etmek de aynı derecede önemlidir.

Üçüncü bölümde, İslâm hukukunun kabul ettiği değişmenin boyutu enine boyuna ele alınmıştır. Tarihte şartlar gerektirdi­ğinde, hukukî hükümlerde ne gibi değişiklikler olduğu örneklerle göz önüne serilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple üçüncü bölüm bir çeşit İslâm hukuku ansiklopedisi hüviyetindedir. Bilhassa tüp bebekten, borsaya; kredi kartından kadının mirasçılığına kadar oldukça yeni bazı meselelere, klasik kaynakların ne gibi çözümler gösterdiği üzerinde durulmaktadır.

Doç. Dr. Ekrem Buğra Ekinci

İstanbul-2005

Makaleyi paylaş

Submit to FacebookSubmit to Google PlusSubmit to TwitterSubmit to LinkedIn

otag1 otag2 Kayı 11 Kapak  otag iii